Kaç Okka Yüreğin Hüseyin SABANCI?

‘Kararından dönemez’ diye bilinir hakemler. Niye, neden, doğruyu bulacaksa eğer, varsın dönsünler. Doğru tektir ve bir tanedir, alnından öperim senin genç kardeşim Hüseyin Sabancı...

Gün olur, devran döner’ şeklinde çok sevdiğim bir deyiş var.
Herşeyi tüm çıplaklığıyla ne de güzel ortaya koyar.
Bugün haksızlığa uğrarsanız, doğru dürüst insansanız eğer.
Eninde sonunda haklılığınız ortaya çıkar, bu kez gülen siz olursunuz.
Zalimseniz, hak yiyici iseniz, hırsızsanız, caniyseniz.
Ama burada, ama öteki tarafta, mutlaka hesabı sorulacak, bunu unutmayın.
Eskiden hakem ağabeylerimizin, hocalarımızdan bazıları, sayıca az olanları.
Kafalarına göre maç yönetirlerdi.
Hakemin sahanın imparatoru olduğunu anlarım da.
Onlardan bazıları haşaa, sümme haşa kendilerini Allah sanırlardı, tövbe tövbe.
Böyleydi maalesef, yardımcılarını adam yerine koymazlardı.
Hani metal ördekli hedefler olurdu ya, tüfekle ateş edilen tam da onun gibi.
Yemekten şişmiş koca göbekleriyle koşamazlar, ağır ağabey olduklarından pozisyonlara uzak kalırlardı.
Yine de burunlarından yine kıl aldırmazlardı, yana gözucuyla bile bakmazlardı.
Kendi kararını kendisi verirlerdi, nasıl kararsa artık o.
Top dışardan çevrilir, yardımcı ısrarla bayrağını kaldırır aut diye.
Orta sahayı henüz geçmiş ensesi kalınımız sözümona karar verirdi.
Çizgideki yanlış görüyorsa, sen nasıl doğrusunu göreceksin.
Maalesef MHK’ler de böyle hakemcikleri el üstünde tutarlardı.
Otoriter diye, sevsinler böyle otoriteyi, hakem değil resmen hak emen.
Neyse, gider gol olur, ortalık karışır.
Herkes çuvallanır yardımcısının üstüne, tenezzül edip yanına bile gitmez.
Gözlemci de aynı kafada, hakemimiz maç sonrası rakılı, bol mezeli sofra kurar.
Gözlemci kurulur başköşeye, bir güzel zıkkımlanır.
Meret şişede durduğu gibi durmaz, sonra çözülürler ikisi, yalakalık tam gaz.
Laf gelir, o pozisyona, nasıl olsa masadaki kendisine ait hesabını da ödemeyecek olan gözlemci müsveddesinin çenesi açılır.
Gözlemcinin hesabı iki yardımcı hakeme ilave yapılır.
Haliyle pozisyonun tüm vebali, günahı maçın yardımcısına yıkılır.
Gözlemci der ki; ‘Çok fazla ısrar ettin, düdük hocanda, indireceksin hemen bayrağını, sen yenisin öğreneceksin daha’.
Gencin başka şeyleri öğrenmeye değil, temizce hakemlik yapmaya niyeti var.
Bir takımın emeği çalınmış, cemi cümlesi hakem camiasına şerefsiz demiş, evdeki masumun hali hatrı sorulmuş umurlarında değil.
Notlar gelir, bizim eyyamcı, otorite salağı, emek hırsızına tam puan.
Pozisyonda haklı olan, doğruyu yapma adına ısrar eden genç yardımcıdan epey puan kırar, o rakıcı, alemci, yüzsüz gözlemci.
Yanlış kararlarından bile dönemedi o hakemcikler, hak yediler.
Zamanla herşey değişir ama bu döneklik bile değil, düpedüz sahtekarlık.
Sırf otoriter görünmek için, soytarı ve utanmaz oldular.
Bizim İzmirli Hakan Özkan, hatalı penaltı kararı verir, elle oynandı sanır.
Olabilir, tahminle penaltı verilmez ama öyle görmüş.
Olmuş bir kere ama niye yanlışta ısrar edilsin, olmaz öyle şey.
Geleceği parlak Hüseyin Sabancı kardeşim, 4.hakemdir gerçeği görür ve uyarır.
Kameralar kayıtta, herkes görmüş, penaltı ve kırmızı kart iptal olur.
Keşke; doğruluk, dürüstlük, gerçekçilik adına herkes hatadan dönebilse.
Bir tek doğru var oysa.
Kararını değiştirebilse, kusura bakma, özür dilerim demesini bilse.
İnsanın dili aşınmaz, alçalmaz, tam tersi insan olur, adam olurlar adam.
Büyüksün Hüseyin, büyüksün Hakan, hiçbir zaman alçalmayın, hep böyle kalın.

Metin AYDINOĞLU / www.haberhurriyeti.com

1 yorum:

Adsız dedi ki...

yukarıda yazdığınız eyyamcılığı ankarada Sedat Bulak isimli gözlemci aynen yapmaktadır. maç boyu telefonla konuşup, yeni gelen hakemlere düşük puan verir, maçı 5 dakka erken bitiren, yalakalık yapan, hatta yukarda yazıldığı gibi hatalı karar veren ama yardımcının düzeltmek istediği pozisyonlara "sen yenisin öğreneceğin çok şey var" diyerek, insanı hakemlikten soğutan bir gözlemcidir. Bir gün gizlice bu adamı izleseler ve sonra raporunu okusalar. keşke...