Amatör Maçta Hakem Olarak Pişmezsen...


Tolga Özkalfa Neden Hata Yaptı ? 
Amatöre verilemezken, takır takır profesyonele verilerek pişmesi sağlandı. Türk Silahları Kuvvetleri de hakemlik yapan tüm muvazzaf subay ve astsubaylarını çekince, meydan sivillere kaldı. Profesyonel maçlar hakeme bir şey katmaz, yaşadıklarını uygular o kadar. Karınca gibi yazın ne topladıysa, kışın onu yer.

Futbolun amatör kümeleri, görev yapan her kesim için yetişme, pişme ve öğrenme, geleceğe hazırlanma yeridir.
Teknik adamlar, hakemler, futbolcular, gazeteciler, stat personeli, hatta polisler ve komiser adayları için bile birer ocaktır.
Kıymetini bilen, fırsatları iyi değerlendiren, kendini iyi yetiştirenler, meslek yaşamları boyunca rahat ederler.
Hakemlikte de böyledir işte, hem de fazlasıyla.
Küçümsemezseniz, her maçı birer ders ve sınav olarak görürseniz, pozisyon zenginliği yaşarsanız iyi, hem de çok iyi bir hakem olursunuz.
İyi hakemlikten kastım, etiket, kokart, Süper Lig’de düdük çalmak falan değil.
Arkanız sağlam olursa, şansınız yaver giderse çıkarsınız, o kadar abartılacak bir konu değil.
Sonuçta atom çekirdeği parçalanmıyor, alt tarafı futbol denen oyunda, maç yönetiliyor.
Oraya gelindiğinde hazır ve pişmiş olacaksın, eksiğin olmayacak.
Karışık bir pozisyonda elin ayağın birbirine dolanmayacak, formanın rengine, topçunun adına göre maç yönetmeyeceksin.
Amatör kümede iyi yetişirsen, zor maçların altından rahatça kalkarsan,  Süper Lig’de göbeğini kaşıya kaşıya da maç yönetirsin.
Kimi panik olur, kiminin kafasında tilkiler dolaşır, kimi seyirciden etkilenir, kimi eyyam yapar vesaire vesaire.
Bizim İzmirli, severim kendisini iyi niyetlidir, Tolga Özkalfa da amatörde iyi yetişemeyenlerdendir.
Diş hekimidir, okumuş çocuktur, öz dayısı da MHK Üyesi Ünsal Çimen’dir.
Dönemin İHK Başkan ve Üyeleri, zor ve çok zor amatör küme maçlarına veremezlerdi.
Kağıt üzerindeki kolay maçta hakem bir şey öğrenemez, kendini yetiştiremez.
Alengirli pozisyonlar olacak, son dakikada penaltı vereceksin, evsahibinden adam atacaksın o zaman seyreyle manzarayı.
İşte; o zaman hakem olunmaya başlanır.
Amatöre verilemezken, takır takır profesyonele verilerek pişmesi sağlandı.
Türk Silahları Kuvvetleri de hakemlik yapan tüm muvazzaf subay ve astsubaylarını çekince, meydan sivillere kaldı.
Profesyonel maçlar hakeme bir şey katmaz, yaşadıklarını uygular o kadar. Karınca gibi yazın ne topladıysa, kışın onu yer.
Tello itti sarı kart yok, Arda dürttü tık yok, Lugano bir vurmadığı kaldı yine tık yok.
Amatörün aykırı kaptanlarını, yaygaracılarını, kavgacılarını, artistlerini, havalılarını görseydi, atsaydı, onları tanısaydı ilk 5 yılda.
Lugano’ymuş, Arda’ymış, Tello’ymuş dinlemez, peynir ekmek gibi atardı.
Hoş sonra maça çıkabilir miydi bilemem.
Hakem isen, o şanlı kıyafetin içine giriyorsan hakkını vereceksin kardeşim.
Hoş, Tolga şimdi de amatör maçlara verilmez zaten, ne gerek var, dinlensin.
Beşiktaş maçındaki o pozisyona gelelim şimdi.
O da amatörde doğru dürüst yetişmediğinden oluyor.
Tello iteledi sarı kart yok, acele oyuna sokmak istedi, oynattın.
Düdüğü niye ağzına götürüyorsun peki, işte böyle çaldı derler adama.
Kolunu endirekt serbest vuruştaki gibi niye dik tutuyorsun, oyna işareti böyle mi verilir, öğretmediler mi sana.
İşte; tüm bunlar amatörde yaşanmayan pozisyonların bedeli.
Sevgili Oğuz ağabeyi ne güzel söylemişti açıkça; 'Elimdeki malzeme bu.'
İyi, en azından, ‘Enkaz devraldım’ demedi.

Metin Aydınoğlu / www.haberhurriyeti.com

0 yorum: